104 / Hümeze Sûresi
Mekke döneminde inmiştir. Dokuz âyettir. Hümeze, “birini arkasından durmadan çekiştirip inciten kimse” demektir. (H. T. FEYİZLİ 1/601)
Rahmân ve Rahîm Allâh’ın adıyla
104/1-9 MALININ KENDİSİNİ EBEDİ KILACAĞINI ZANNEDER
1-3. (İnsanları) arkadan çekiştiren, (el, kaş ve göz işâretleriyle) alaycı davranışta bulunan her kişinin vay hâline! O ki malı toplayıp durmadan sayar. [krş. 49/11-12] 3. (O,) malının kendisini (dünyâda) ebedî bırakacağını zanneder.
- Hayır! (Gerçek kâfirlerin zannettiği gibi değil.) Andolsun ki o, (kâfir ve isyankârlar) Hutame’ye atılacaktır.
- (Ey Peygamberim!) Bilir misin Hutame nedir?
6-7. (O,) (acısı) tâ yüreklere işleyecek, Allâh’ın tutuşturulmuş ateşidir.
8-9. Onlar uzatılmış sütunlar içinde (bağlı) oldukları hâlde, o (ateşin kapısı) onların üzerine kapatılmış (olacak)tır.
1-9. (1).‘(İnsanları) arkadan çekiştiren, alaycı davranışta bulunan her kişinin vay hâline!’ Sözle (ve) fiille başkalarını inciten kimsedir. Yâni o, insanları küçümser ve onlarda eksik arar. (İbn Kesir’den S. HAVVÂ 16/370)
(2).‘O ki malı toplayıp durmadan sayar.’ Birinci cümleden sonra bu âyetten kendiliğinden bu tavrın, onun varlıklı olmasından kaynaklandığı anlamı çıkmaktadır. Mal toplamayı ifâde etmek için ‘cemea mâlen’ kelimesi kullanılmıştır. Bu ifâdeden malın çok olduğu anlamı çıkmaktadır. Ondan sonra malını sayması ise onun cimriliğini ve maddeye tapan kişi olduğunu ortaya çıkarır. (MEVDÛDİ, 7/231)
Âyette yüce Allah, arkadan çekiştirenleri ve ayıp kusur arayanları yermekte ve Hucurat sûresinin ‘Birbirinizi karalamayın’ anlamındaki 11’inci âyeti ile bu tür söz, eylem ve davranışları yasaklamaktadır. Dolayısıyla bir insana yüzüne karşı veya arkasından alaya almak, haksız ve yersiz olarak karalamak büyük günahtır. (İ. KARAGÖZ 8/624)
(3).‘(O,) malının kendisini ebedî bırakacağını zanneder.’ Yâni malı yığar ve onu sayar. Ölüm ise hiç aklına gelmez. Bir gün bu dünyâdan ayrılacağını ve malının bu dünyâda kalacağını hiç düşünmez. (MEVDÛDİ 7/231)
‘Yemin ederim cehenneme atılırlar’ 1, 2 ve 3’üncü âyetlerde bildirilen davranışları sergileyenler Ahnes ve benzeri kâfirlerdir. İnsanları karalamak, alaya almak ve gıybetlerini yapmak gibi büyük günah işleyenler de tevbe etmezler ve affedilmezlerse cehennemle cezalandırılırlar. (İ. KARAGÖZ 8/627)
(4).. ‘Hayır!’ İş öyle sandığı gibi değildir. İnsanı kurtaracak, ebediyete götürecek şey mal değil, -önceki sûrede açıklandığı üzere- Hakk’a îman, ilim ve sâlih ameldir. (ELMALILI, 9/443)
‘Andolsun ki o, Hutame’ye atılacaktır.’ Nebez Arapça’da bir şeyi önemsiz, değersiz görerek atmak anlamına gelir. Bu dünyâda zenginlik dolayısıyla kendini büyük bir şey zanneden kişi Kıyâmet günü aşağılanmış olarak cehenneme atılacaktır. (MEVDÛDİ 7/231)
(5-7).‘Bilir misin Hutame nedir?’ ‘(O,) tâ yüreklere işleyecek, Allâh’ın tutuşturulmuş ateşidir.’ Kur’ân-ı Kerîm’de buradan başka hiçbir yerde cehennem ateşi için ‘Allâh’ın ateşi’ denmemiştir. Burada ateş, Allâh’a nisbet edilmiştir. Bunun sebebi de sâdece o ateşin korkunçluğunu anlatmak için değil, aynı zammanda dünyâda mal varlığı nedeniyle gurur ve tekebbür edenlerin Allah indinde ne kadar nefretle karşılandıklarını belirtmek içindir. Onun için Allah (cc) bu ateşe mahsus olmak üzere onu kendine nisbet etmiştir. Söz konusu kişiler bu ateşe atılacaklardır. (MEVDÛDİ 7/231)
‘(Bir ateş) ki gönüllere işler.’ ‘ef’ideh’, ‘fuad’ın çoğuludur. Anlamı da ‘kalp’dir. Ancak bu kelime insanın göğsündeki kalbi için kullanılmamıştır. İnsanın şuur, idrak, hissiyat, heves, inanç, düşünce, niyet ve irâde yeri için kullanılmıştır. Ateşin kalbe kadar ulaşmasının anlamı, insanın kötü düşüncelerinin, akîdelerinin, çirkin heveslerinin, habis niyet ve irâdelerinin merkezine kadar ateş(in) ulaşmasıdır. (MEVDÛDİ 7/231)
(8, 9).‘Muhakkak o ateş onların (o hümeze lümeze güruhunun) üzerine kapatılacak,’ yâni üzerlerine bastırılıp kapıları kapanacaktır. ‘uzatılmış direkler’ yâhut dayaklar, dikmeler ‘içinde olarak.’ (…) O ateşin kapıları kapanırken tazyikle açılmamak için uzun uzun dikmeler, dayaklarla dayanacak, o hâlde, o şekilde kapatılacaktır, demektir. Bunda bir fırının içini iyice yakıp da tamâmen kızdırmak için kapısını sağlam dayayarak kapamak tarzında bir tasvir var, demektir. (ELMALILI, 9/445)