İnşikâk Sûresi

84 / İnşikâk Sûresi

Mekke döneminde inmiştir. 25 âyettir. İnşikâk, birinci âyette geçtiği üzere “yarılma” anlamınadır. Sûre adını bu âyetten almıştır. (H. T. FEYİZLİ, 1/588)

Rahmân ve Rahîm Allâh’ın adıyla

 84/1-6  EY  İNSAN!  SONUNDA  O’NA  VARACAKSIN

1, 2. Gök, (cisimleri ile) Rabbini(n buyruğunu) dinleyip itaat ederek yarıldığı zaman.

3-5. Yer de Rabbini(n emrini) görevi olarak dinleyip itaat ederek dümdüz yapıldığı,  4. içindekileri (dışarı) atıp boşaldığı zaman (kâfirlerin hâli nice olur!).

  1. Ey insan! Gerçekten sen, Rabbine (varıncaya) kadar (bu yolda) çalışıp çabalarsın. Nihâyet O’na kavuşacaksın.

 1-6. (1-5).‘Gök, Rabbini(n buyruğunu) dinleyip itaat ederek yarıldığı zaman.’ ‘Yer de Rabbini(n emrini) görevi olarak dinleyip itaat ederek dümdüz yapıldığı, içindekileri atıp boşaldığı zaman (herkes yaptığının karşılığını görecektir).’ Kıyâmet öylesine dehşetli ve korkunç bir gündür ki, o koptuğunda göklerde ve yerde büyük olaylar olur. O günün heybetinden gök yarılıp parçalanır. Rabbi ne buyurursa onu dinler ve tam bir itaatle O’na boyun eğer. Yeryüzünde de müthiş değişiklikler olur. Üzerindeki dağlar toz duman hâline getirilip yok edilerek yeryüzü, derinin gerilip düzeltildiği gibi dümdüz hâle getirilir. (bk. Tâhâ 20/105-107) Yerin içindekiler dışarı atılır. Ölüler, mâdenler, hazîneler ne varsa hepsi boşaltılır. Gök gibi yer de Rabbinin emrine kulak verir, dinler ve boyun eğer. Zâten, yarattığı mahlûklar olarak onlara yakışan da budur. İşte böylece kıyâmet kopmuş, ebedi âhiret günü başlamış olur. O gün ünsan dünyâda ne yapıp ettiğini öğrenir, hesâba çekilir ve hak ettiği karşılığı görür. (Ö. ÇELİK, 5/404, 405)

(6).‘Ey insan! Gerçekten sen, Rabbine (varıncaya) kadar (bu yolda) çalışıp çabalarsın. Nihâyet O’na kavuşacaksın.’ Şüphesiz sen Rabbine kavuşuncaya kadar didineceksin. Rabbine kavuşma da ölüm ve kavuşma ile ifâde edilen ölüm sonrası hâllerdir. (Nesefi’den S. HAVVÂ,16/106)

 84/7-15  O  HİÇBİR  ZAMAN  RABBİNE  DÖNMEYECEĞİNİ  SANDI

7-9. Fakat (o zaman) kime kitabı sağından verilirse, hesâbı kolay bir şekilde görülecek ve sevinçli olarak (cennete girmişlerden olan) âilesine dönecektir.

10-13. Kitabı arkasından (sol eline) verilene de gelince: (“Ey ölüm! Neredesin!” diye) hemen ölümü çağıracak ve alevli ateşe girecek. Çünkü o (dünyâda inanmayıp) âilesi (ve kavmi) içinde keyifli (mal ve mülkü sebebiyle şımarık) idi. [krş. 69/25-33]

  1. Doğrusu o, (hesap için diriltilip Rabbine) aslâ dönmeyeceğini sanmıştı.
  2. Hayır! Öyle değil! (O Rabbine dönecektir, yaratılması boşuna değildir.) Elbette Rabbi onu çok iyi görendir.

 7-15. (7-9).‘Fakat kime kitabı sağından verilirse, hesâbı kolay bir şekilde görülecek’ Nesefi şöyle der: ‘Kolay hesap’ iyiliklere mükâfat verilip kötülüklerden geçilmesi, affedilmesidir. ‘ve âilesine sevinçli olarak dönecektir.’ Nesefi der ki: ‘Mümin iseler kabîlesine yâhut müminler toplumuna veya cennette eşi olacak olan hûrilere sevinçli olarak döner.’ (S. HAVVÂ, 16/106)

Hadis: Ahmed b. Hanbel Hz. Âişe’den naklettiğine göre o şöyle demiştir: Rasûlullah (s)’i namazının bâzısında: ‘Ey Allâh’ım; beni kolay bir hesapla muhâsebe et’ derken işittim. Namazdan çıkınca dedim ki: ‘Ey Allâh’ın Rasûlü; kolay hesap nedir? Buyurdu ki: ‘Kitabına bakılıp da günahlarının affedilmesidir. Ey Âişe!  Çünkü o gün hesapta kendisiyle tartışılan helâk olur.’  (Bu hadis Müslim’in şartlarına göre sahihtir; S. HAVVÂ, 16/112)

(10-13).‘Kitabı arkasından (sol eline) verilene de gelince:’ Hâkka sûresinde ‘sağından’ (Hâkka 69/19) karşılığında ‘solundan’ (Hâkka 69/25), burada ise ‘sırtının ötesinden’ denilmesi ikisinden de maksadın aynı olduğunu gösterir. İkisinde de terslik, uğursuzluk, zorluk, hakâret ve tehlike mânâsı vardır. Onun için ‘bi şimâlihi’ ‘verâe zahrihi’ diye tefsir edilmiş, ‘arkalarından sollarına verilir’ denilmiştir. (ELMALILI, 9/86)

‘hemen ölümü çağıracak ve alevli ateşe girecek.’  Yâni ‘Vâ sübûrâ! Ey helâk nerdesin, gel yetiş imdâdıma. Helâk olayım da bu dertten kurtulayım’ diye feryat eder. (ELMALILI, 9/86)

‘Çünkü o (dünyâda inanmayıp) âilesi içinde keyifli idi.’ Dünyâda, evinde, âilesi, kavmi içinde rahat ve refah içinde, keyfi yerinde, zevk ve sefâsında idi, Âhireti ve işin sonunu düşünmez, gam ve keder içinde sıkıntı çekenlere acımaz, dünyânın uğrayacağı değişiklikleri hesâba katmaz idi. (ELMALILI, 9/86)

(14).‘Hiç Rabbine dönmeyeceğini sanmıştı.’ Çünkü o zannetmişti ki, aslâ dönmeyecek, değişikliğe uğramayacak; neşesi kedere çevrilmeyecek, ölmeyecek, hiç azap çekmeyecek ve sorumlu olmayacak sanmıştı. (ELMALILI, 9/86)

(15).‘Hayır! Kesinlikle dönecektir. ‘Şüphesiz Rabbi onu görmekteydi.’ Öyleyse ona, herbir iş, tasarruf ve inançtan dolayı karşılık verecektir. İbn Kesir şöyle der: ‘Hayır, onu ilk yarattığı gibi yeniden diriltecek, iyi ve kötü amellerinin karşılığını  – yaptıklarını görmekte yâni bilmekte olduğu için – verecektir.’ (S. HAVVÂ, 16/107)

 84/16-25  ONLAR  ACABA  NEDEN  ÎMAN  ETMEZLER?

16-19. Yemin ederim, akşamın alacakaranlığına, o geceye ve (içinde) derleyip topladığı şeylere, (ışığı) tamamlandığında (dolun)aya ki! (Ey insanlar!) Mutlaka siz, hâlden hâle geçecek (Rabbinize kavuşacak)sınız. [bk. 6/73; 21/38; 44/38]

20, 21. (Durum bu iken) Kâfirler için ne (engel) var ki inanmıyorlar? 21. Onlara Kur’ân okunduğu zaman secde ed(ip Allah’a teslimiyet göster)miyorlar.

  1. Aksine o inkâr edenler (Kur’ân’ı ve âhireti) yalanlıyorlar.
  2. Hâlbuki Allah, (onların) içlerindeki (küfür ve düşmanlıkları)nı pek iyi bilendir.

24-25. (Rasûlüm!) Kâfirleri acıklı bir azap ile müjdele! 25. Ancak îman edip sâlih (sevaplı) amel işleyenler bunun dışındadır. Onlar için ardı arkası kesilmeyen (minnetsiz) bir mükâfat vardır.

 16-25. (16-19).‘Yemin ederim, akşamın alacakaranlığına, o geceye ve (içinde) derleyip topladığı şeylere, (ışığı) tamamlandığında (dolun)aya ki! (Ey insanlar!) Mutlaka siz, hâlden hâle geçeceksiniz.’ Şafak, gece ve dolunay, bunların üçü de aydınlıkla karanlığın bir arada bulunduğu zamanları ve farklı hâlleri ifâde eder. Âyette bunlara yemin edilerek insanların gerek dünyâ hayâtında gerekse kıyâmet gününde değişim geçirecekleri, hâlden hâle geçecekleri vurgulu bir şekilde ifâde edilirken, bunlar arasındaki münâsebete de dikkat çekilmiştir. (İbn Âşur’dan KUR’AN YOLU, 5/587)

Yâni siz, hep aynı hâlde kalmayacaksınız. Gençlik, yaşlılık ve ölümden sonra berzah âleminde diriltilecek ve mahşerde cezâ ve mükâfat aşamasına geleceksiniz. Bunun için üç şey üzerine yemin edilmiştir: Güneşin batışından sonra şafağa, gündüzden sonra gelen gecenin karanlığına (ki o zaman insanlar ve hayvanlar evlerine dönerler) ve derece derece büyüyerek hilâlin bedir hâline gelişine. Yâni tüm bunlar, insanın içinde yaşamakta olduğu kâinatta herşeyin devamlı bir hareket hâlinde olduğuna şehâdet etmektedir. Bu nedenden ötürü kâfirlerin ‘ölümden sonra herşey bitmiş olacaktır’ şeklindeki düşünceleri yanlıştır. (MEVDÛDİ, 7/73)

(…) Yüce Allah söz konusu âyette kâfirlere seslenerek demektedir ki, içinde yaşadığınız şu dünyâ hayâtında bulunan her varlık gibi sizler de mutlak bir değişim içinde hareket ediyorsunuz. Sözgelimi sizler de ilk önce babanızın sulbünde bir meni (…) (sperm) iken, ananızın karnında nutfe-i emşâc, zigot, alâka (embriyo), mudğa, ızam ve ardından doğumlar gerçekleşen bebeklik, çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık gibi bedensel aşamalar geçirmektesiniz. Hâlden hâle geçişiniz bunlardan ibâret de değildir. Zîrâ fakir iken zengin, zengin iken fakir olabileceğiniz gibi, hasta iken sağlıklı, sağlıklı iken de hasta bir konuma düşebilirsiniz. Dolayısıyla şunu bilin ki, sizleri öldükten sonra diriltecek ve dünyâda yapıp ettiklerinizin hesâbını soracağız. O hâlde bunları düşünerek niye inanmıyorsunuz? Niye Allâh’ın âyetleri okunduğunda O’na boyun eğmiyorsunuz? (M. DEMİRCİ, 3/526)

(20).(Durum böyle iken) Kâfirler için ne (engel) var ki inanmıyorlar?’ Hakikat böyle iken, yâni beyan olunduğu üzere bu dünyâda değişim kesin, hâlden hâle geçerek âhirete gitmek ve Hakk’ın huzûrunda hesap vermek zarûri olduğu ve îman edenlere o güzel sonuç  vaad edilmiş bulunduğu hâlde nelerine güvenirler de Allâh’a, peygamberine ve âhirete îman etmezler !? (ELMALILI, 9/91)

(21).‘Onlara Kur’ân okunduğu zaman secde etmezler,’ boyun eğmezler, gerçeği kabul etmezler, Allâh’ın emir ve yasaklarına itaat edip uymazlar, secde etmeleri gerekirken secde etmezler. (ELMALILI, 9/91)

Bu Kur’ân’daki 14 secde âyetinden biridir. Hanefilere göre bu âyetler okunduğu veya işitildiği zaman Allah için secde edilmesi vâciptir. Bu secdeler gecikmeli olarak da yapılabilmek üzere vâciptir. (S. HAVVÂ, 16/114)

(23).‘Hâlbuki Allah, onların’ kalplerinde ‘gizlediklerini çok iyi bilir.’ Onların göğüslerinde biriktirdikleri küfrü, hasedi, azgınlığı, kini çok iyi bilir. Bilir de bütün bunlara dünyâda ve âhirette karşılığını verir. (İ. H. BURSEVİ, 23/222)