İnşirâh Sûresi

94 / İnşirâh Sûresi

Mekke döneminde nâzil olmuştur. Sekiz âyettir. Sûre, adını Allah Rasûlü’nün kalbinin ferahlatılması olayına işâret edilen birinci âyetteki olaydan almıştır. ( H. T. FEYİZLİ, 1/596)

Rahmân ve Rahîm Allâh’ın adıyla

 94/1-8  SENİN  ŞÂNINI  YÜCELTMEDİK  Mİ?

1-4. (Rasûlüm!) Senin (Kalbine dayanıklılık ve ferahlık vermek ve hikmetle doldurmak için) göğsünü açıp genişletmedik mi? [bk. 6/125; 20/25; 39/22] 2-3. Sırtına ağır gelmiş (belini bükmüş) olan yükünü senden indir(ip hafiflet)medik mi? 4. Senin nâmını da (dünyâ ve âhirette) yükseltmedik mi?

5-6. Şüphesiz güçlükle berâber bir kolaylık vardır. 6. Gerçekten (yine) o (geçen) güçlükle berâber bir kolaylık (daha) vardır.

7-8. (Ey Peygamberim! bir iş ve ibâdeti bitirip) boş kaldığın zaman, hemen (başka bir işe / ibâdete) koyul (boş durma). 8. Ve (her işinde) ancak Rabbine rağbet et (sâdec O’ndan iste).

 1-8.(1).‘(Rasûlüm!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?’ Senin göğsünü açtık. Yâhut onu peygamberlikle, insan ve cinleri İslâm’a çağırmanın sıkıntılarına yetecek hâle gelmesi için verdiğimiz ilimler ve hikmetle genişletip, cehâlet ve körlükten kaynaklanan darlığı ondan giderdik.’ (Nesefi’den) İbn Kesir de şöyle der: ‘Gerçekten biz senin göğsünü açtık. Yâni onu nurlandırdık ve geniş bir hâle getirdik. Bu aynen Allah Teâlâ’nın şu sözü gibidir: ‘Allah kimi hidâyete erdirmek isterse onun kalbini İslâm’a açar.’ (el En’âm 6/125) Allah Teâlâ peygamberin göğsünü açtığı gibi, onun dînini de geniş müsâmahâlı ve kolay bir din kılmıştır. Bu dinde güçlük, bu dinde ısrar, bu dinde darlık yoktur.’ (S. HAVVÂ, 16/261)

‘Göğüs yarma’ Rasûlullah (s)’in hayâtında birkaç defa meydana gelmiş bir olaydır. Fakat eş Şerh sûresi bunlardan değil, aksine güğsün İslâm’a açılmasından söz eder. ‘Allah kimin gönlünü İslâm’a açmışsa, o Rabbi katında bir nur üzere olmaz mı?’ (ez Zümer 39/22, S. HAVVÂ 16/264)

(2, 3).‘Sırtına ağır gelmiş (belini bükmüş) olan yükünü senden indirmedik mi?’ Bütün bu şirk âlemine karşı risâlet görevi o günkü şartlarda fevkalâde güç ve ağır bir sorumluluktu. Bu ağır yük, Allâh’ın yardımı sayesinde aşılmış ve 23 yılda İslâm güneşi cihânı aydınlatmıştır. (H. DÖNDÜREN, 2/964)

Nesefi şöyle der: ‘Senin peygamberlik yükünü ve bu görevi yerine getirme zorluklarını hafiflettik. (S. HAVVÂ, 16/261)

‘Ki o senin belini bükmüştü.’ Nesefi’den: ‘Yük ona ağır basmış hatta kemiklerin çatırdama sesi duyulmuştur. (S. HAVVÂ, 16/261)

(4).‘Senin nâmını da (dünyâ ve âhirette) yükseltmedik mi?’ Onun nâmı şehâdet kelimesinde, ezanda, ikâmette, hutbede, teşehhütte ve Kur’ân’ın pek çok yerlerinde adı Allâh’ın adıyla anılmak sûretiyle yükseltilmiştir: ‘Allâh’a itaat edin, peygambere itaat edin.’ (Âl-i İmran 3/32). ‘Kim Allâh’a ve O’nun Rasûlüne itaat ederse…’ (Nisâ 4/13). ‘Allâh’ı ve peygamberini hoşnud etmeleri daha gereklidir.’ (Tevbe,9/62) (S. HAVVÂ, 16/261)

Rasûlullah (s)’in nam ve şânının yüksekliği Bakara sûresinin ‘tilkerrusülü’ âyetinde geçen ‘Kimini de birçok derecelerle daha yükseklere çıkarmıştır.’ (Bakara 2/253) anlamı üzere bütün nebi ve Resuller içinde derecelerle yüksekliğidir ki, bunun özeti nam ve şânının Allâh’ın nâmını tâkip etmesi, Allah anıldıkça onun da anılmasıdır. (ELMALILI, 9/299)

(5, 6).‘Şüphesiz güçlükle berâber bir kolaylık vardır.’ Meşhur olduğu üzere burada ‘berâber’ ‘sonra’ anlamınadır. Yakınlık, berâber olmaya benzetilerek ifâde olunmuştur. Çünkü o göğsü açma ve yükü kaldırma, yükün sırtı ezmesinden sonra olmuştur. Kısacası, bu böyle olduğu gibi ilerisi için de böyledir. ‘Allah bir güçlüğün arkasından bir kolaylık yaratacaktır.’ (Talâk 65/7) Bir iş darlık hâlinde genişler. (ELMALILI, 9/300)

‘Gerçekten (yine) o (geçen) güçlükle berâber bir kolaylık (daha) vardır.’ ] Güçlükler, mârife kelime olduğundan, iki güçlük bir güçlük durumunda olup kolaylıklar da nekre olduğundan ayrı ayrı kolaylığı ifâde eder. Böylece bir güçlüğe iki kolaylık var demektir. Zorluğun arkasından kolaylığın pek çabuk geleceğini belirtmek için de “ma’a” kelimesi kullanılmıştır. [bk. 92/5-7] (H. T. FEYİZLİ, 1/596)

(7,8).‘Boşaldığın vakit,’ yâni her zorluğa bir kolaylık vurgulanarak vaad edilmiş olduğu için bir görevi, bir ibâdeti bitirip bir zorluktan bir kolaylığa geçtiğin, biraz dinlendiğin, meselâ aldığın vahyi  yerine ulaştırdığın, farzlarını yerine getirdiğin vakit ‘yine yorul’ iş bitti diye rahâta düşüp kalma da yine zahmeti tercih edip diğer bir ibâdet için kalk, çalış, yorul; farz bittiyse nâfileye geç, namaz bittiyse duâya geç ki, kolaylık da artsın, şükürde devam etmiş olasın. (ELMALILI, 9/302)

Bu  (..) âyette Rasûlullâh’a ve onun şahsında müslümanlara bütün vakitlerini hayırlı ve yararlı faaliyetlerle değerlendirmeleri, ibâdet, duâ, tebliğ ve irşad gibi dînî faaliyetlerin de; çalışma, üretme, öğrenme – öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dünyevi faaliyetlerin de hakkını vermeleri emredilmiştir. (KUR’AN YOLU, 5/644)

‘Ve (her işinde) ancak Rabbine rağbet et.’ Her ne umarsan ondan um. Onun dışındaki sebep ve illetlerden veya gâyelerde duraklayıp kalma, başka maksada bağlanma da, bütün çalışmalarında ancak O’na yönel, durmadan ona doğru yürü. (ELMALILI, 9/302)

Bu sûreden şu kâideler çıkarılır: ‘iş sıkıştığı zaman genişler.’ Ve ‘nîmet külfete göredir.’ Başka bir deyişle: ‘Külfet nîmete uygundur.’ Ve ‘Bir işten maksat ne ise hüküm ona göre verilir.’ (Buhâri, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâi) Allah için çalışan Allâh’a erer. (ELMALILI, 9/302)