108 / Kevser Sûresi
Mekke döneminde inmiştir. Üç âyettir. Kevser, aynı zamanda cennette bir havuzdur. Adını ilk âyetteki aynı kelimeden almıştır. İniş sırasına göre 15. Sûredir. (H. T. FEYİZLİ, 1/602)
Rahmân ve Rahîm Allâh’ın adıyla
108/1-3 BİZ SANA KEVSER’İ VERDİK
- (Rasûlüm!) Şüphesiz ki biz, sana Kevser’i verdik.
- O hâlde Rabbin için namaz kıl, hem de kurban kes.
- Şüphesiz sana kin tutan var ya (bütün hayırdan ve hayırlı nesilden) nesli kesik olan asıl odur.
1-3. (1).‘(Rasûlüm!) Şüphesiz ki biz, sana Kevser’i verdik.’ Yâhut da “bol hayrı ve nîmeti.” Rasûlullah (s), bir de cennette verilecek Kevser ırmağının, Mirâç’ta kendisine gösterildiğini söylemiştir (Zebîdî, XI, hadis no: 1761-1762). (H. T. FEYİZLİ 1/602)
Düşman (yâni, Mekke müşrikleri, M. SELMAN) Hz. Muhammed’in her bakımdan kötü durumda olduğunu zannediyordu. Onlara göre Rasûlullah kavminden kesilmekle çâresiz kalmış, ticâreti mahvolmuş, ismini devam ettirecek erkek çocuğu ölmüş, yanında sayılı birkaç kişiden başkası kalmamış, değil Mekke’de bütün Arabistan’da bile kulak asılmayan bir dâvâ edinmişti. Onun için Kureyşlilere göre Rasûlullâh’ın kaderi, bu dâvâda başarısız olacağı ve öldükten sonra da onu hatırlayan kalmayacağıydı. Bu şartlarda Allah tarafından ‘Biz sana Kevser’i verdik’ buyurulmuştur. (MEVDÛDİ 7/265)
Hadis: ‘Kevser, cennette bir ırmaktır. Her iki kıyısı altındandır. Bu ırmak, inci ve yâkut üzerinden akar. Toprağı miskten daha hoştur. Suyu baldan tatlı, kardan daha beyazdır.’ (Tirmizi Tefsir 108’den Ö. ÇELİK, 5/625)
(2).‘O hâlde Rabbin için namaz kıl, hem de kurban kes.’ Bâzılarına göre bundan murad, Kurban bayramı namazı kılmak ve kurban kesmektir. Ama siyak ve sibâka dikkat edildiğinde anlamı şöyle olur: ‘Ey Peygamber, Rabbin sana o kadar büyük iyilik yaptı ve o kadar büyük nîmet verdi ki, şimdi O’nun için namaz kıl ve kurban kes.’ Bu emir verildiğinde Kureyş’teki ya da bütün Arabistan’daki müşrikler değil, bütün dünyâdaki müşrikler kendi yaptıkları tanrılara ibâdet etmekte ve onlar için kurban kesmekte idiler. Burada maksat, namaz ve kurbanı sâdece Allah için yerine getirerek müşriklerin tersine kendi yolunda sebat etmesini belirtmektir. (MEVDÛDİ 7/269)
Rasûlullah (s) Kevser’le ve müşriklere verilen cevap ile taltif edildiğinde, müşriklerin kendi putlarına kurban kesmelerine karşılık, şükür ve ibâdetin Allâh’a tahsis edilmesi gerektiğini göstermek için (6/162-163) bu âyeti kendisine farz kabul ederek, kuşluk vakti namazı kılmış ve kurban kesmiştir. Bâzı dil bilginleri, “nahr” kelimesine, kökü yönünden farklı anlam vermişlerse de uygulama ve hadîs-i şerîflere dayanarak sahâbe ve mezhep imamları “ve‘nhar” lâfzı için “kurban kes” mânâsında görüş birliğinde olmuşlardır. Mü’minlere kurban kesme ve bayram namazı Medîne’de meşru kılınmıştır. Bu da gece namazı gibi özellikle Hz. Peygamber’e farz kılınmıştır. Hanefîler’e göre vitir, bayram namazı ve kurban kesmek vâciptir. (Râzî, XXIII, 478’de 10 mesele; İbni Kesîr (Sâbûnî), III, 684; ELMALILI, IX, 526-535; Derveze, I, 184; Kenûn, s. 415). (H. T. FEYİZLİ 1/602)
Hadis: Enes bi Mâlik (r); ‘Hz. Peygamber boynuzlu, alaca iki kurban kesti. Kurbanlarını bizzat kendi eliyle boğazladı, boğazlarken besmele çekti tekbir getirdi, ayaklarını boynuzlarının üzerine koydu, demiştir. (Müslim Edâhi 17, Tirmizi Edâhi 2; İ. KARAGÖZ 8/650)
Hanefi müctehidlerine göre akıllı, bülûğa ermiş, hür, mukim ve dînen zengin olan; Mâliki, Şâfii ve Hanbeli müctehidlerine göre mukim veya misâfir her Müslüman kurban kesmekle yükümlüdür. Kişinin temek ihtiyaçları ve borçlarının dışında 80,18 gram altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sâhip olanlar, kurban kesmekle yükümlüdürler. (İ. KARAGÖZ 8/651)
(3).‘Şüphesiz sana kin tutan var ya nesli kesik olan asıl odur.’ Hz. Peygamber’in oğlu Kâsım vefat edince, müşriklerden Âs b. Vâil, ona “ebter” (nesli kesilmiş) demişti. Hâlbuki onun nesli ve şânının yüceliği devam etmiştir. Asıl, adı sanı unutulan ve aşağılananlar onlar olmuştur. Çok uzak bile olsa kendisini Rasûlullah’a nisbet eden çoktur, ama müşrik birinin torunu olmakla övünen yoktur.) (H. T. FEYİZLİ 1/602)