106 / Kureyş Sûresi
Mekke döneminde nâzil olmuştur. Dört âyettir. Adını ilk âyetinde geçen ve bir kabîle adı olan “Kureyş” kelimesinden almıştır. (H. T. FEYİZLİ 1/602)
Rahmân ve Rahîm Allâh’ın adıyla
106/1-4 ŞU EVİN RABBİNE KULLUK ETSİNLER
1, 2. (Ey Peygamberim!) Kureyş (kabîlesi, güvenliği sağlanıp sefere) alıştırıldığı (ve başkalarıyla uzlaştırıldığı) için; 2. Kış(ın Yemen) ve yaz(ın Şam) seferine (Allâh’ın) kendilerini alıştırdığı (ve başkalarıyla uzlaştırdığı) için;
3, 4. Şu Beyt’in (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsinler. 4. O (Rab) ki onları (Kâbe hürmetine) açlıktan (kurtarıp) doyurmuş, hem de kendilerini korkudan güvene kavuşturmuştur.
1-4. (1).‘Kureyş’in güvenliğini, onların kış ve yaz yolculuklarında güvenliğini sağlamak için (Allah lütuflarda bulundu).’ ‘Denildi ki bundan maksat, kışın Yemen’e, yazın Şam’a ticâret ve başka maksatlarla yapmaya alışmış oldukları seferlerdir. Sonra Allâh’ın haram bölgesinde oturmalarından dolayı insanların yanındaki saygınlıkları sebebiyle seferlerinden memleketlerine güvenlik içinde dönüyorlardı. Onları tanıyanlar kendilerine saygı gösteriyordu. Hattâ onlara doğru gidenler ve onlarla birlikte yolculuk yapanlar da onlar sâyesinde güvenlik içinde oluyorlardı. (S. HAVVÂ 16/389, 390)
Kureyş’in iki yolculuğu vardı; kışın Yemen’e, yazın ise Şam’a giderlerdi. Böylece rızıklarını temin eder ve ticâretle meşgul olurlardı. Onlar bu iki yolculuklarında da emniyet içindeydiler. Çünkü onlar Allah Teâlâ’nın Hareminin ehli, Aziz beyti / Kâbe’nin hizmetkârı idiler. Bu sebeple onlara dokunulmazdı. Diğer insanlar ise dâimâ yol kesme, soygun ve gasp arasında sıkışıp kalmışlardı. (İ. H. BURSEVİ 23/626)
(3, 4).‘Şu Beyt’in (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsinler.’ ‘(Rab) ki onları (Kâbe hürmetine) açlıktan (kurtarıp) doyurmuş, hem de kendilerini korkudan güvene kavuşturmuştur.’ İbn Kesir şöyle der: ‘O Kâbe’nin Rabbidir. O kendilerini açlıktan doyuran ve korkudan emin kılandır. Yâni Allah onlara emniyet ve kolay rızık lütfetmiştir. Öyleyse onlar da sâdece hiçbir eşi olmayan Allâh’a ibâdet etsinler. O’nun dışında hiçbir puta, hiçbir eş ve ortağa ibâdet etmesinler. Kim bu emre uyarsa Allah ona hem dünyâ hem de âhiret güvenliği verir. Kim de O’na isyan ederse Allah ondan bu güvenlikleri kaldırır.’ (S. HAVVÂ 16/390)
Kabîle hayâtı yaşayan Arap yarımadası devlet otoritesinden yoksun olduğu için burada genel bir güvensizlik bulunduğu hâlde, Mekke Hz. İbrâhim zamânından beri Allah tarafından saygınlığı çiğnenmeyen (harem) bölge olarak insanlığa duyurulmuş. Bu sâyede Mekke halkı dış saldırılardan korunmuştur. Nitekim bir âyet-i kerîmede: ‘Görmezler mi ki, çevrelerindeki insanlar durmadan yerinden koparılıp götürülürken biz (Mekke’yi) güvenli, dokunulmaz belde yapmışızdır.’ (Ankebût 29/67) buyurularak bu nîmetler hatırlatılmaktadır. Ayrıca başka bölgelerde üretilen sebze, meyve ve diğer gıda maddeleri Hz. İbrâhîm’in duâsı bereketiyle (İbrâhim 14/37), bir ticâret merkezi hâline gelmiş olan Mekke’ye getirilip satılır, böylece bura hâlknın ihtiyâcı karşılanırdı. İşte sûrede Kureyş’in, bütün bu nîmetlerin şükrünü yerine getirmek için Allâh’a kulluk etmeleri istenmiştir. (KUR’AN YOLU 5/694)